16 Ağustos 2014 Cumartesi

Uzun Hikaye


Neden Polonya ve neden tek başına sorularını onlarca kez cevapladıktan hemen sonra..

Rezervasyon çıktıları tamam, pasaport, çakmak, saat, ilaçlarım, euro tamam, sırt çantam.. Tamam hazırız abi. 2 buçuk saatlik teyyareden hallice bir uçak ile yolculuk sonrası ve Varşova.

Uçaktan iner inmez saatimi ayarladıktan sonra kaldırdım kafamı ve herkes gibi pasaport kontrol noktasına doğru yürümeye koyuldum. Türkiye doğumlu olduğunu düşündüğüm,orada yaşayan birini gözüme kestirdikten hemen sonra yanında yürümeye başladım.
-Şey şehir merkezine trenle mi otobüsle mi  daha kısa sürede giderim?
- Nereye gideceksin ?
-Old Town'a yakın bir yer.
-Tamam ben de oraya gidecem taksi ile seni de bırakırım.

Sevinmiştim, tedirginlikte yok değildi hani. Ulan adam bir şey yapar mı, taksi parasını bana kitler mi gibi sorular kafamda dolaşırken dik durmalıydım. Çaktırmamalıydım tedirginliğimi diye düşünürken ve pasaport noktası. 2 ye ayırmışlardı kontrol noktalarını. Neden? Cevabını hiçbir zaman anlamlı bulamayacağım ayrıştırmanın, ötekileştirmenin daha ilk dakikadan başladığı EU vatandaşlarının  hızlıca geçebildiği, güleryüz ile hoşgeldin denilerek karşılandığı bir kapı ve Non EU denilen ve ötekileştirilmiş insanların saatlerce bekleyebildiği bir diğer kapı.

Yarım saatlik bekleme sonrası ve sıra bize gelmişti kadim dostumla. O bana yardımcı olacaktı. Biraz ısınma konuşmalarından sonra sevmiştim onu. Nede olsa oralar gurbet ya. İster istemez onun bana yardımcı olma isteği hoşuma gitmişti.  O benim bir önümde pasaport kontrol noktasına girdi. 5 dakikalık bir bekleme ve birkaç soru sonrası pasaportunu geri almıştı asık suratlı sarışın kadından. Pasaportunu aldı ve hızlıca yürümeye başladı. Sıra bana gelmişti pasaportumu uzatırken bir yandan da kadim(!) dostuma bakıyordum. Hayır beni bekleyecekti biliyordum, beraber gidecektik şehir merkezine , o bana yardımcı olacaktı, otele ulaşmamı sağlayacak ve o ilk farklı ülke şokunu daha kolay atlatacaktım. Arkasına bakmadı ve gitti.. Hayır tamam sakinim sakinim diye kendime seslenirken asık suratlı o soğuk sarışın kadından beklenen soru gecikmedi.

-Why did you come to Poland?
-Just travelling.

Bu sorunun geleceğini bildiğimden cevabım hazırdı. Teşekkürler CMYLMZ :) Derken asık suratlı soğuk sarışın kadın suratıma ve sonra pasaportuma bakıp suratım ile pasaport fotoğrafım uyuşuyor mu diye kontrol ettikten sonra pasaportumu uzattı. Ve artık Hoşgelmiştim.

Makinalardan otobüs bileti alarak 25 dakikalık yolculuk sonrası ineceğim yere varmıştım. Thanks to Citymaps :)

Kalacağım yer bir apartmandı. Odama ulaşana kadar tam 7 tane kilitli kapının açılması gerekliydi ve anahtarlar olmadan giriş imkansızdı. Derken kapıda otelin sorumlusu Rodrigo denk geldi. Odama çıkardı ve temel birkaç bilgiden sonra , konuşmaya başladık uzun boylu, kumral hafif uzun saçlı Şili'li Rodrigo ile.

Gezginmiş. Asıl mesleği İnşaat Mühendisliği imiş ama. Sürekli seyahat eder sevdiği bir yer olursa orada birkaç ay/sene yaşar sonra çekip gidermiş. 1 sene önce gelmiş o da Polonya'ya. Yine bir seyahatinde tanıştığı Polonyalı bir hatunun peşinden.

Şilideki öğrenci hareketinin lideri, güzelliği ve zekası ile binlerce gencin sözcüsü olmuş, paralı eğitime karşı çıkarak hükümet devirmiş öğrenci hareketinin lideri Camila Vallejo'yu tanıdığımı söyledim. Çok şaşırdı, beklemiyordu bu kadar çok şey bildiğimi. Birazda Türkiye'deki toplumsal olaylardan konuştuktan sonra ayrıldı odadan. Duşumu aldıktan sonra hazırdım keşfe. Ufak bir gezinti ve ertesi güne, Krakova hazırlık..





Karnı çok açtı belli ki. Çantasından dilim dilim çıkardığı kuru ekmeği yiyordu. Yanımda getirdiğim bisküviyi çıkardım ve ben de yemeye başladım. 2 tane aldıktan sonra uzattım hiç hayır demeyerek aldı ve yemeye başladı. İngilizce bilmiyordu belli ki. Suratında belki de çocukluktan kalma bir iz seyre dalmıştı. Ben ise tam da yapmak istediğim şeyi yapıyordum. Hep film sahnelerinde gördüğüm trenden kafasını uzatmış rüzgara karşı suratını çevirmiş etrafını seyreden çocuklar gibiydim.. kulağımda kulaklık en yolculuk şarkılarını dinliyorum bir yandan. Kitap okuyorum sonra. Kardeşini her şeyden  çok seven mahellenin yeni yetme bir delikanlısının başından geçenleri anlatıyordu kitap. Kitapta kendimi de biraz bulmuyor değilim hani. Adını Deliduman koymuşlar. Lehçe bir anons ve sonrasında ilk durakta tren durması. Yaklaşık 2 dakika sonra bir ambulans  ve koşar adım 2 adam ellerinde çantaları ile geldiler. Birçok kişi o moladan faydalanarak inmişti trenden. Orta yaşlı bir adam rahatsızlanmıştı. Ben de inmiştim. 3 saattir sigara içmemiştim ve hemen o görevi yerine getirmeliydim.Üzülemedim pek adamın rahatsızlandığına. Ve Krakow.

Çekik gözlüler biliyorlar işi tabiki. Ben daha ne, nerede çözmeye çalışırken bir bakmışım beraber indiklerimizin hepsi tourist informationda. Şehir haritasını aldıktan sonra orada çalışan genç otelimin yakın olduğunu ve yürüyerek 10 dakikada varacağımı söyleyerek koyuluyorum yola. Asık suratlı bir kadın karşıladı yine. Asansör yavaş. Ömrümün en uzun asansör yolculuğu..Basık ve havasız oda..


Yürüdüm sonra main Squer' e doğru. İnsan kaynıyor. Dünyanın neredeyse tüm ülkelerinden katılımcıların olduğu panayır alanı gibi. Bir iki fotoğraf çektikten sonra daldım ara sokaklara. Allah Carrefour'un sahibinden razı olsun. Ne büyük bir nimettir o :) Adım başına koymuşlar, gelin bizden alışveriş yapın diye. Normal içtiğimiz sulara en yakın suyu bulmaya çalışıyordum. İngilizce yazılar yok suların üzerinde. Deneme yanılma ile bulabilirdim ancak. Denedim olmadı, gazlı suydu içemiyordum.Tekrar içeri girerek diğer sudan da denedim yine olmadı. En sonunda üzerinde yaşlı top sakallı amcamın olduğu sudan emin olarak ayrıldım. O şekilde kodlamıştım kafamda suyumu. Artık 5 gün boyunca içeceğim suyu da bulunca ayrıldım Carrefourdan. Ara sokaklarda dolanırken bir Polonya restoranına daldım hemen. Selamün aleyküm ,aleyküm selam.Ne veriyim abime demediler elbette ama yine de yardımcı oldular sağolsunlar.

Ve Auswitch.. Yaş ortalamasının 65 olduğu ben ve birkaç gencin ortalamayı düşürdüğü bir kafile ile 1,5 saat süren bir yolculuk. Rehber çok iyi her şeye hakim. Kim bilir kaçıncı kez anlatıyordu aynı şeyleri. Bir yerden sonra araba sürmek gibi geliyordur.  Yaklaşık 1,5 milyon genç yaşlı,çocuk,kadın,erkek, işçi, sanatçı, akademisyen doktor yahudi  Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinden getirilmiş kamplara. Amaç bir inanışı ortadan kaldırmak olarak görülse de ucundan paraya değdiğini düşünmeden edemedim.. Kaldıkları odalar, 400 bin çift çocuk ayakkabısı, gaz odaları, tuvaletler, çalıştıkları alanlar, tonlarca saç bırakmışlar geriye. Kampa gelenlerin saçlarını keserek dokuyorlarmış. Kısacası oraya gelenlerin her bir şeyinden faydalanmışlar. Kampa gelenlerin yaşama ihtimalleri  geldikleri ilk andan itibaren bir subayın parmaklarının ucunda. Ölümle yaşam arası ince bir çizgi. Çalışabilecek yeterlilikteysen ayrılıyorsun, çalışamayacak derecede yaşlı ve yardıma muhtaçsan doğru gaz odalarına. Oi Va Voi ne büyük bir gruptur.Selam olsun.


 Gelin sizi bir arkadaşımla tanıştırayım. Mateus.Çek Cumhuriyetinden. Polonya'ya okumak için gelmiş.Dilini, kültürünü öğrenmiş ve kalmış orda. Tüm görülesi yerleri gezdik beraber. Çok yardımcı oldu. Gelirse İstanbul'a ağırlarım. 

Normalde plan Wroclaw'a gitmekti Cuma günü. Gitmek istemedim bir öğrendim ki 6 saatmiş Krakow'dan oradan Varşova da yaklaşık 6 saat.Birkaç saat bulunmuş olacaktım sadece.Plan iptal Samet. Yanımda bir başkası olsaydı yine iptal edebilir miydim ki?  Otel rezervasyonu iptal edildi. Kaldığım otele bir gece daha kalacağımı bildirdikten sonra kadim dostum :) Mateus'u aramalıydım. Konuştuktan sonra tekrar buluştuk. Birbirimizden öğreneceğimiz ne çok varmış meğerse.

3,5 saatlik tren yolculuğu.İçimde az da olsa Krakow'dan ayrılmanın burukluğu ve yine yollar. Avrupa'nın belki de en güzel yanı tren yolculukları olabilir. O kadar kendinle başbaşasınki. Ulan deyyus TR de kendinle kalamıyor musun diyen sesleri duysam da. Hayır. Tercih meselesi. Seni de seviyoruz.

Ve tekrar Warsawa. Duş ve bir iki gezi planı yaptıktan sonra yine yollara.Çok yakındı Old Town. Hayatta en fazla farklı insanı askerde görmüştüm. Böyle meydanlarda da Dünya'nın her yerinden farklı farklı insanı görebiliyorsun. Çoğu ürkek, çoğu korkusuz. Jazz festivaline denk geldim.Roy Hargrove Quintet.. 2 kez Grammy kazanmış. Amerika'nın en iyi trompet sanatçılarından biri.  Meydan hınca hınç doluydu.İlk kez bir jazz  festivaline katılmıştım planlamadan ve ücret ödemeden.Yine o şatafatlı binalar, kliseler. Parklarında kitap okuyuşum, sonra uyuya kalmam. Kalkar kalmaz pasaportumu kontrol etmem sanırım tek başına seyahatin en kötü yanı. 


Ve sabah erkenden dönüş yolları. Biletim olmadan otobüse binebileceğimi söylemişti birileri. Binmiştim bir kere. Otobüsün içindeki makineden para karşılığı almayı denesem de  alınamıyormuş. Bir kadından yardım istemiştim.İngilizce bilmiyordu. Şoförü işaret ediyordu. Şoförün yanına gittiğimde, Lehçe bir şeyler söylüyordu bir yandan araba kullanırken.Anlayamıyordum. Bilet almadan binsem ne olacaktı ki. Düşünmedim değil. Neyse adam meğerse bekle durakta veriyim diyormuş. Durakta açtı çantasını ve bileti verdi. Ben bir yandan bilet verirken bir yandan da otobüsü kullanabilme yeteneğinin olduğunu düşünmüştüm Beşiktaş-Sarıyer dolmuş şoförleri gibi.

Neyse tekrar havaalanı ve tekrardan o asık suratlı sarışın kadın. Tam işini yapıyordu bence. Ona kesin sen suratsızsın sen Non EU vatandaşların olduğu sırada çalış demişlerdi. Hayır anlamadığım içeri girerken kontrol yaparsın bi nebze de olsa anlarım.Çıkarken neden? diye düşünürken geçtim gittim. Sigara içme bölümünün yerini öğrendikten hemen sonra bi sigara çıkarttım. Çakmağım vardı ama çok üşenmiştim çantadan bulmaya. Benle beraber içeri giren benden birkaç yaş büyük görünüşlü kumral gençten bir çakmak istedim.
-Nerelisin?
-Türkiye.Sen?
-Romanya.
-Saatin. Saatin diyorum Orient mi?
-Evet nerden anladın, çok mu meşhur senin ülkende?
-Yok. Biliyorum sadece.(Sol kolundaki  koluma büyük gelecek Diesel saati çıkartıp) Değişelim mi saatleri?
-Hayır, teşekkür ederim. Bu saat benim koluma çok büyük.
-(Sağ kolundaki Swatch saati çıkartarak) Bununla değişelim o zaman.
-Teşekkürler. Ben saatimden memnunum. Hayırdır sen saat satıcısı mısın?
-Yok ben sadece koleksiyoncuyum. Rusya'ya gittim saat almaya.Çok uzun zamandır aradığım bir saati buldum orada.
-Peki. Have a good flight diyerek ufaktan ufaktan ayrıldım çakal Carlos kılıkçı saat koleksiyoncusunun yanından.

Ve Türkiye. İnsan ister istemez nedense bir seviniyor kendi topraklarına geldiğine. Garip bir his.

Ve sen..Hala bu yazıyı okuyorsan bir yaşanmışlığa ortak oldun. Hayatından birkaç dakika daha gitti belki de ölüme bir adım daha yaklaştın ama yaşadıklarıma bir nebze de olsa şahitsin artık. Sana ana akıl verecek kadar bir gezgin olmadım henüz.  Ama;

Biliyorum ki okuyabildiğin, gezdiğin, yazdığın kadar özgürsün ve dünyayı da sırt çantalılar kurtaracak.
Time to act.

Selamlar.



8 Mayıs 2013 Çarşamba

-e bilmek


 En son ne zaman yeni bir şeyler yapmaya karar verdin ? Ne zaman  vakit ayırdın kendine ? Deniz kenarına tek başına oturup martıları izlemeyeli kaç yıl geçti ? Uzun zamandır duymadığın bir ses aradı mı seni bu aralar ? Bir yıldızın kaydığını görüp de dileğinin gerçekleşmesini beklemeye koyulalı peki .. ?

Karar vermek önce..Başlamak bir şeylere sonra..Gitmek iyi olana doğru..Huzura doğru..Umutla dolmak sonra..Hayal kırıkları peşi sıra..Toparlamak kendini sonra..Bu sefer olacak ulan demek ! 

Doğduğu günden beri ölüme koşan bir adamın kapı arkasına saklanmış notlarından esinlenerek kaleme alınacak olan bir blog..

Bu bir Merhaba belkide bir Elveda..